Friday, April 18, 2014

Popper ve Bilim

Genel onermeleri ozgul durumlarin biriktirilmis gozlemlerine dayandirma yontemine tumevari yani enduksiyon denir ve bu bilimin ayirici bir isareti olarak gorulur. bir baska deyisle tumevarim kullanilmasi bilimle bilim olmayan arasindaki sinir cizgisidir.

Ben bir keresinde A olayiyla birlikte B olayinin da meydana geldigini gozlemlersem, bundan onun her keresinde boyle olacagi mantikca cikmaz. bu sonuca iki gozlemden de 20 gozlemden de 2000 gozlemden de varilamaz. hume, bu yeterince sik olursa demektedir, bun dan sonraki ilk A'yla birlikte B'nin de gelecegini ummaya baslayabilirim.

Fizik yasalarinin gecmiste gecerli olduklarinin anlasilmis bulunmasi, mantikca gelecekte de gecerli olmaya devam edecekleri anlamina gelmez. ikincisi fizik yasalarinin kendilerine dayandirdiklari ne denli cok sayida olursa olsun gozlemlenmis durumlarin mantikca gerektirmeyecekleri genel onermelerdir.. dolayisiyla, bu tumevarimin gecerliligini kanitlama girisimi, tumevarimin gecerliligini abstan kabul etmeyi gerektirir.


Pekin konusmak gerekirse, bilimsel yasalarin kanitlanamayacagini bu nedenle de kesin olmadiklarini teslim etmek zorundayiz. bununla birlikte her dogrulayici ornek olasilik derecelerini yukseltecektir; bilinen tum gecmisin ustune ustluk dunyanin devamliliginin her ani milyarlarca dogrulayici ornek saglamakta, ama bir tek karsi ornek getirmektedir. dolayisiyla kesin olmasalar bile bunlar dusunulebilecek en yuksek duzeyde olasidirlar ve kuramca degilse de, uygulamada bunu kesinlikten ayirmak olanaksizdir.

Beyaz kugularin gozlemlendigi yolundaki gozlem onermeleri ne denli cok sayida olursa olsun bunlardan mantikca butun kugular beyazdir tumel onermesini cikarmamiz olanagi yoktur; ama kara bir kugunun tek bir gozlemini anlatan tek bir gozlem onermesi, mantikca bazi kugular beyaz degildir onermesini cikarmamiza izin verir. bu onemli mantiksal anlamda, deneysel genellemeler, dogrulanamaz ama yanlislanabilirler. bu ise bilimsel yasalarin kanitlanabilir olmasalar da, sinanabilir olmalari demektir; onlari yadsima yolunda sistemli girisimlerle sinanabilirler.

suyun 100 santigrat derecesinde kaynadigi yolundaki ilk onermemizi, destekleyici ornek biriktirmekte hic gucluk cekmezdik. fakat bu durum onermenin dogrulugunu kanitlamaya yetmezdi, dogru olmak olasiligini da artirmazdi. hepsinden kotusu durmadan destekleyici ornekler biriktirmemiz kendi kendine ilk onermeyi bir baskasiyla degistirmek soyle dursun, ondan kuskulanmak icin bile bize bir sebep gostermezdi, boylelikle hicbir zaman ondan oteye ilerleyemezdik. bilgimiz gelistigi gibi gelisemezdi.

insanligin dusunsel tarihinin sasmaz bir olgusu su ya da bu zamanda "bilinen"lerin cogunun zamanla dogru olmadiginin anlasilmis bulunmasidir. dolayisiyla bilginlerin ve filozoflarin her zaman yapmaya calistiklari seyi yani bir kuramin dogrulugunu kanitlamaya ya da bizim bir kurama inanisimizi hakli kilmaya calismak, buyuk bir hatadir, cunku bu mantikca olanaksiz bir seye kalkismak demektir. oysa yapabilecegimiz sey-ve bu, olabilecek en buyuk onemi tasimaktadir- bir kurami bir baskasina yegleyisimizi temellendirmektir.

Bilimi dogruyla ozdes tutamayiz cunku hem Newtonu hem deEinstein'in kuramlarini bilim sayiyoruz ama ikisi birden dogru olamaz, ustelik pekala ikisi birden yanlis olabilir

Popper'in bilim gorusu, bilim tarihine tipatip uymaktadir. fakat bilimsel bilginin her zaman icin oranlamaya dayanan dogal yapida oldugunu ona kavratan olay, Einstein'in Newtona karsi cikisidir. Newton fizigi ileri surulup benimsenen gelmis gecmis en basarili ve onemli bilim kuramiydi. gozlemlenebilen dunyada her sey onu dogruluyor gibiydi; iki yuzyildan uzun bir sure boyunca newton fiziginin yasalari yalnica gozlemlerle degil yaratici kullanimla da dogrulanmisti; cunku bu yasalar bati bilim ve teknolojisinin temelini olusturarak yeni gezegenlerin varolusundan gelgitlerin devinmelerine ve makinelerin isleyisine degin herseyin sasirtici bir kesinlikle onceden kestirilmesine onceden hizmet etmisti. Bilgi diye birsey varsa buydu; insani kendi maddi cevresi hakkinda eristigi gelmis gecmis en guvenilir ve kesin bilgi. herhnagi bir yasa tumevarim yoluyla doga yasasi diye dogrulanmis idiyse bunlar milyarlarca gozlem ve deney dogrulamistir. ardarda kusaklar boyunca bati insanina bunlar kesin degismez olgular olarak ogretilmisti. yine de butun bunlardan sonrayuzyilimizin basinda einstein newtonunkinden degisik bir kuram ileri surmustur. einsteinin kuraminin dogrulugu ustune gorusler turlu turluydu, ama ciddi bir ilgiye layik oldugu da, uygulama kapsaminin newtonun kuramini gectigi savi da yadsinamiyordu. newton'un kuramina uyan butun gozlemsel tanitlar einsteinkine de uymaktaydi. dunya butun o tanitlarin newton'in kuraminikanitladigina inanmakta yanilmisti.boylesine cok sayida dogrulama ve tumevarimsal destek bir kuramin dogrulugunu kanitlamadiysa baska ne kanitlayabilirdi ki?ve Popper hicbir seyin kanitlanamayacagina kavramistir.

Euklides geometrisi veya Aristoteles mantigi gibi bir kuram 2000 yildan uzun bir sure nesnel bir bilgi diye kabul edildigi ve bu sure boyunca son derece verimli ve yararli oldugu halde sonunda onceden kestirilemeyen bir bakimdan kusurlu bulunup giderek onun yerine daha iyi bir kuram konulabiliyor.

Su da var ki dogrudan dogruya gozlem dogrudan dogruya kuramdan once gelemez cunku her gozlemde bir parca kuramin bulunmasi gerekir. ornegin kalem kagit cikartin dikkatle gozlemleyin ve gozlemlediginizi yazin dedigimizde ogrenci onlardan neyi gozlemlemeleri gerektigini sormustur Poppere. besbelliki gozlemleyin onermesi sacmadir. gozlemleme her zaman secicidir. secilmis bir nesneyi belirli bir odevi, bir ilgiyi bir gorus acisini bir sorunu gerektirir. hangisi once gelir varsayim mi gozlem mi sorusu ise tavuk mu once gelir yumurta mi sorusu gibi cozulebilir. ikinci sorunun yaniti "onceki bir yumurtadir" ilkinin yaniti ise onceki bir tur varsayim.

geleneksel tumevarimci goruse gore bilim adamlari dunya hakkinda tanitlama kosuluyla en yuksek olasilik derecesinde onermeler aramaktadirlar. Popper bunu yadsimaktadir. herhangi bir ahmagin olasiligi hemen hemen 1'e esit sayisiz ondeyiler yapabilecegine isaret etmektedir. --yagmur yagacak--gibi onermeler neredeyse ister istemez dogru olmak zorundadirlar ve yanlis olduklari asla kanitlanamaz cunku tek bir damla yagmur yagmadan milyonarca yil gecse bile ileride birgun yagmur yagacagi icin onerme yine de dogru olarak kalabilir. bu gibi onermelerin olasiligi en yuksek olcudedir cunku bilgi verici icerigi en asagi duzeydedir. gercekten olasiliklari 1e esit bilgi verici icerigi sifira yakin olan dogru onermeler vardir. yukarida verdigimiz onermeyi sonlu bir zaman dilimiyle sinirlayarak yanlislanabilir hale getirirsek  ornegin gelecek yil birara yagmur yagacak  artik yanlisligi kanitlanabilir olsa bile yine de edimli olarak dogru cikmasi kacinilmaz dolayisiyla hala yararsizdir. diyelim bunu belli bir bolgeye iliskilendirerek icerigine birseyler daha katarsak, ornegin gelecek yil bir ara londraya yagmur yagacak nihayet birseyler soylemeye baslamis oluruz. cunku yeryuzunde gelecek yil yagmur yagmayacak birsuru yerler vardir.. onermemizi ne denli ozgullestirirsek  ingiltereye ya da londraya gelecek hafta yagmur yagacak gibi- yanlis cikma olasiligi o denli artacak  fakat ayni zamanda o olcude de bilgi verici ve dogru cikma kosuluyla yararli hale gelecektir. bizim istedigimiz bilgi verici icerigi yuksek ve bundan oturu olasiligi dusuk ama yine de dogruya yaklasan onermelerdir. yuksek derecede yanlislanabilir olmalari bunlari ayni zamanda yuksek derecede sinanabilir kilmaktadir. diyelimki saat 11:59 ve bizim saat tam 12 onermemiz yanlis olur fakat bu onerme saat sabahin 10uyla ogleden sonranin 4 u arasinda biryerde onermesine oranla daha gecerli ve yararli bir dogruluk icermektedir.

bilimle bilim olmayanin arasindaki siniri cizmenin ayraci yanlislanabilirliktir. ancak tasarlanabilecek bir gozlem onu yanlislayabilirse o zaman sinanabilir ve ancak sinanabilirse bilimsel olur.

Metafizik bir kuram yalnizca anlamli olabilmekle kalmaz gercekten dogru da olabilir. fakat onu sinamamizin bir yolu yoksa destekleyecek deneysel taniti da yok demektir. dolayisiyla bilimsel oldugu soylenemez. fakat yine de elestirisel olarak tartisilabilir. onlardan yana ve karsit olan savlar biribiriyle karsilastirilabilir ve bunun sonucunda biri digerine yeg tutulabilir.. ki popper metafiziksel inanclara sahip biridir. aslinda popper hicbir zaman herhangi bir anlamda pozitivist olmamistir tam tersine kesinlikle anti-pozitivisttir. ornegin tanri vardir onermesi mantikci pozitivistlerce anlamsiz bir onerme olmakla birlikte Popper bunun anlami olan bir onerme oldugunu fakat yanlislanabilmesi icin herhangi bir yol bulunamadigindan bilimsel bir onerme olmadigini soyler.

Popper bilimsel oldugunu iddia eden marxisme yanlislanabilir olmamasindan yaklasmamistir. ki yanlislanabilirdir ve yanlislanmistir cogu defa. ornegin, bu kurama gore ancak tam gelismis kapitalist ulkeler komunist olabileceklerdir, onun icin de rum toplumlarin once kapitalist gelisimini tamamlamalari gerekmektedir. fakat gercekte, cekoslavakyanin disinda komunist olan butun ulkeler endustri oncesi durumdaydilar., hicibiri tam gelismis bir kapitalist toplum degildi. bu kurama gore devrimin endustri proleteryasina dayanmasi gerekiyordu: fakat mao zedung ho-chi minh ve fidel castro bunu acikca yadismislar ve basarili devrimlerini ayri ayri ulkelerinin koyluluklerine dayandirmislardir. bu kurama gore endustri proleteryasinin kacinilmaz bir bicimde daha cok yoksul daha cok sayida daha cok sinif bilincli ve daha cok devrimci olmasi icin inceden iceye bir suru sebep vardir. gercekteyse marxin gununden beri butun endustri toplumlarinda bu sinif daha varlikli daha daha az sayida daha az sinif bilincli ve daha az devrimci olmustur. bu kurama gore komunizm ancak iscilerin kendileri, yiginlar basa gecireceklerdir. gercekte bugune degin hicbir ulkede hatta sili'de bile komunist partisi ozgur bir secimle cogunlugun destegini alamamistir ve tam erke eristikleri yerde kuminizmi cogunlugun ustune bir ordu genellikle yabanci bir ordu zorla getirmistir. bu kurama gore kapitalist uretim araclarinin mulkiyetinin gitgide daha az kisinin elinde toplanmasi zorunluydu; gercekte anonim sirketlerin gerceklesmesiyle mulkiyet oylesine yaygin bir bicimde dagilmistir ki denetim yeni bir profesyonel isletme yoneticileri sinifinin eline gecmistir.

Marx'in tarihin bilimsel yasalara gore gelistigi gorusu Popperin tarihsicilik dedigi seyin bir ornegidir. tarihsicilikle toplumsal bilimlerin baslica amaclarinin tarihsel ondeyi oldugunu varsayan ve bu amacin tarihin evriminin altinda yatan duzenlilik ya da kaliplar, yasa  ya da egilimler kesfedilerek gerceklestirilebilecegine inanan bir yaklasimi soyelemek istiyorum.tarihsicilige ornek olarak eski ahid yahudilerinin secilmis halkin kutsal bir gorevi oldugu inanci, ilk hristiyanlarin ikinci gelis uzerine kitle halinde hak dinine donusler olacagina inanmalari, bazi romalilarin dunyaya egemen olmanin roma icin sart olmasi durumudur.

Tarihsel kacinilmazlikciddi olarak savunulmak gerekirse, sinirli sayida aciklamalar olanaklidir. ya tarih dis bir zeka, cogucasi tanri, tarafindan kendi amaclarina gore yonetilmektedir. ya tarihsel bir ic zeka (ickin tin yasam gucu ya da insan kaderi gibi seyler) tarafindan ileriye dogruitilmektedir.. ya da hicbir tin yoktur, bu durumda tumuyle belirleyici maddi surecler isliyor olmalidir. ilk iki almasik besbelli bir anlamda metafiziktir. yanlislanamazlar ve kesinlikle bilimsel degildirler. ucuncuyse artik tutulamayacak bir bilim anlayisina dayanmaktadir.  

Acik toplum ugruna verilen savaslar ancak 1789'da ortaya cikanfikirlerle basladi.feodal monarsiler kisa zamanda bu tehlikenin farkina vardilar. hegel de ozgurluk ve akil dusmanliginin temelindeki olumsuz fikirleri yeniden ortaya cikardi. hegelcilik kabileciligin ronesansidir.

modern totaliterlik taraflarinin cogu, fikirlerinin  platona kadar goturebileceklerinden habersizsizdirler.

Hegel: devlet ilahi fikrin yeryuzundeki seklidir. bundan dolayi devlete kutsalligin yeryuzundeki tezahuru olarak tapmaliyiz. Hegel de heraklitos gibi savasin herseyin babasi ve krali olduguna ve savasin adil olduguna inanmaktadir.

ulusal devlet ilkesinin yeniden siyasa kuramina girmesi pek kisa bir zamanlik meseledir. buna ragmen cok benimsenmis kimse ona sasirmamaktadir. ozellile wilson'in iyiniyetle ama hic dusunmeden ortaya attigi her ulusun kendi yolunu kendisi secmesi ilkesinden beri, siyasi ahlakin temel ilkesi sayilmistir. avrupa tarihi hakkinda en ufak bilgisi olan birisinin kabilelerin akim ve karismalarini asyadaki ilk yurtlardan kalkarak avrupa kitasi denen yarimada karmasikligina gelince, birbirlerine katilan insan akillarini bilen birinin nasil uygulanmasi bu kadar imkansiz bir ilke one surebilecegini analmak cok zordur.

ulusal devlet ilkesi , yani her devletin topraklarinin icinde bir tek ulusun yasadigi topraklarla cakismasi gerektigini ileri suren siyasal talep, hic de bugun besbelli bir ilke degildir. belli bir ulustan olmanin nicin temel bir siyasal kategori sayildigi, ornegin belli bir dinden olmaktan belli bir cografi bolgede dogmus olmaktan ya da belli bir sulaleye ya da demokrasi gibi bir siyasal inanca bagli olmaktan daha onemli sayildigi hic de acik olmazdi.

Platon temel siyasal sorununu kim egemen olmali sorusunu (ne yazikki) sorusunu dile getirmistir.rossesau ise yeni ve pek devrimci bir cevap verdi. hukumdarin degil halkin bir kisinin degil cogunlugun iradesinin egemen olmasi gerektigini savunuyordu. boylece halk iradesini, kollektif iradeyi ya da kendi deyimiyle genel iradeyi yaratmak yoluna gitti.

Modern irkciligin formulu Platon-Hegel degil Hegel-Haeckel'dir. gorecegimiz gibi marx hegelin ruhu yerine maddeyi ve maddesel ve ekonomik cikarlari koydu.

Hegel'de ve sonraki irkci ardillarinda ortak olan bir kuram dadevletin dogasi geregiancak baska bireysel devletlerle olan karsitligi sayesinde varolabilegi kuramidir.bugunku Almanyanin en ileri gelen sosyologlarindan biri olan Hans Freyer soyle diyor "kendi cekirdegi etrafina cekilen bir varlik istemeden bile olsa etrafina bir sinir cizgisi ceker ve bu sinir-yine istemeden olsa da-dusmani meydana getirir"

Eger bir toplum bilimi ve buna bagli olarak da tarihsel kehanet mumkun olacaksa tarihin akisinin ana hatlari ile onceden belirlenmis olmasi gerekir ve ne iyi niyetin ne de usun bunu degistirmeye gucu yetmeyecektir.bizim yapabilecegimiz akla yatkin mudahale ancak tarihin akisini kesinlikle kestirdikten sonra onun onune cikan en kotu engelleri ortadan kaldirmaktir. "bir toplum kendi hareketlerini belirleyen yasalari kesfettigi zaman" diyor marx kapitalde "o zaman bile ne gelisimdeki dogal evrelerden birini atlayabilir, ne de onlari bir kalemde dunyadan silebilir. ama su kadarini yapabilir: dogum sancilarini kisaltabilir ve azaltabilir" ona gore bilimsel soyalizmin gercek gorevi sosyalist cagin gelisinin mujdelenmesinde gorulur.

Marx bir anlamda JS Mill'in programini gerceklestirmektedir: "toplum biliminin ana sorunu ... her toplumun ona uyarak kendisinden sonra gelen ve yerini alan toplumu meydana getirirken uydugu olusum yasasini bulmaktir"

Marx'in gorusune gore huku ya da siyasa yoluyla bir degisiklik yapabilecegini beklemek abestir. bir siyasal devrim ancak bir idareci takiminin yerini baska bir idareci takimina birakmasina --olsa olsa idareci gorevi yapan insanlarin degismesine-- yol acabilir. ancak temeldeki ozun, ekonomik gercekligin evrimidir ki esasli veya gercek bir degisiklik meydana getirebilecek toplumsal bir devrime yol acabilecektir. (altyapi ustyapiyi belirler meselesi)

sinirsiz ozgurluk kuvvetli adamin zayifi itip kalkmaya ve onun ozgurlugunu elinden almaya ozgur oldugu anlamina gelir.devletin ozgurlugunu bir dereceye kadar sinirlamamamiz bundandir.herkesin ozgurlugu yasalar tarafindan korunsun diyedir.

Platon marx ve hegeli izleyenler kimler yonetici olacak sorusunun yerine daha gercek bir soru olan yoneticileri nasil denetleyebiliriz sorusunun gecirilmesi gerektigini hicbir zaman anlayamayacaklardir

Ekonomik tarihsicilik toplumda ortaya cikacak degismelerin incelenmesinde marx tarafindan uygulanan yontemdir. marxa gore her belli toplum sistemi kendini ortadan kaldirmak zorundadir; cunku ister istemez gelecek tarih devrini yaratacak gucleri yaratacaktir.

MArx teknik gelismelerin yanisira uretim araclarinin artan birikimi dedigi seye de bagli olarak emegin artan verimliligine dogru bir egilim oldugunu goruyor. buradan kalkan usavurma, onu sosyal siniflar arasindaki iliskiler alaninda bu egilimin gittikce artan bir servvetin gittikce kuculen bir azinligin elinde toplanacagini oyle olmak zorunda oldugunsonucuna goturuyor. ilkin kucuk bir yonetivi burjuva sinifi ve genis somurulen isci sinifi disinda butun siniflarin ortadan kalkacagi ya da onemini yitirecekleri ikincisi de bu iki sinif arasindaki artan gerilimin ister istemez toplumsal devrime yol acacagidir.

No comments:

Post a Comment

yorumlarinizi her zaman yazabilirsiniz, birbirimizden birsey ogrenmek adina...